Bir Başka (Eski) Göçmenin Hikâyesi
Toronto’dan İstanbul’a
2025 yılı Kanada’da, Toronto’da başladı. İstanbul, Turkiye’de bitecek.
Hayat böyle. İnişli çıkışlı, yön değiştiren, bazen de ne olacağını bilmeden dalgaların üstünde kalmaya çalıştığımız bir yolculuk. Bildiğim bir şey varsa, o da şu: Aslında hiçbir şeyi kesin olarak bilmiyorum. Bunu okuyan birçok kişiye tanıdık geleceğini tahmin ediyorum. Ve belki de en dürüst başlangıç noktası burası. Benim hikâyem eşsiz değil. Sadece bana ait olduğu için farklı. Bunu yaşayan ilk kişi değilim, son da olmayacağım. Ama bu hayatı ilk kez yaşıyorum. Ve bu, her şeyi değiştiriyor.
Başlangıç
Göç hikâyem 2020’de, pandemi döneminde başladı. İşin ironik yanı, o sırada COVID-19’a yakalanmıştım. (Uzun zamandır bu kelimeyi yazmadığımı fark ettim.) Vize evrakları, IELTS çalışmaları, duygusal vedalar, ülkedeki evi toparlama derken uzun bir bekleme sürecinden geçtim. 2022’de sürecin bana düşen kısmı tamamlandı ve Kanada’ya taşındım.
O zaman farkında olmadığım bir şey vardı:
Ben sadece bir ülke değiştirmemiştim.
Kendimin bambaşka bir haline geçmişim.
Görünmeyen Yükler
İnsan ülkesinden ayrılırken sadece bavulunu alıp gitmiyor. Ben yanımda umut taşıdım. Belirsizliğin yarattığı korkuyu taşıdım. Bir de, korkunun ötesinde bir yerde mutlaka bir ihtimal olduğuna dair sessiz bir inancı.
Ne kadar zorlanacağımı, ne kadar değişeceğimi o zaman bilmiyordum. Göç genelde evrak, prosedür ve pasaport üzerinden anlatılır. Ama işin arkasında çok insani, çok gerçek bir taraf var. Sessizlikler, şüpheler, uyum sağlamak için verilen görünmeyen emekler.
Bazı ortamlarda oturup dili anlamaya çalışırken düşüncelerimin geride kaldığını hatırlıyorum. Yanlış söylediğim her kelime sanki herkesin dikkatini çekiyordu. Kültürel olarak yaptığım her küçük hata bana “buraya ait değilsin” duygusunu hatırlatıyordu. Oysa ben hep sınırların gerçek değil, korkudan ve egodan doğduğuna inanmıştım. Yine de zaman zaman kendi bedenimde bile yabancı gibi hissettim.
Ülkenin kendisiyle bir sorunum yoktu. Ama her yeni karşılaşma beni biraz daha büyümeye zorluyordu. Dayanıklılık bir anda gelmiyor. Sessizce oluşuyor. Kas gibi. Her gün dünden biraz daha fazlasını kaldırıyorsun.
Zamanla şunu fark ettim: İki kültür arasında olmak bir dezavantaj değilmiş. Aksine bir güçmüş. Hem geldiğim yeri hem de gittiğim yeri aynı anda görebiliyordum. Bu bakış açısı sadece sistemlere değil, kendime de başka bir yerden bakmamı sağladı.
Dayanıklılık hiç düşmemek değil. Kimse bakmazken bile tekrar ayağa kalkabilmek. Bu hayatın benim seçimim olduğunu kendime tekrar tekrar hatırlatmak. En karanlık, en soğuk, en yağmurlu günlerde bile sabahın geldiğini görmek. (Ve evet, o günlerden çok vardı.)
Bazı dönemlerde fark ettim ki, en yakın arkadaşlarım kendi kendime yaptığım konuşmalar ve iç motivasyonumdu.
Küçük Anlarda Güçlenmek
Güçlenme büyük anlarla gelmedi. Küçük ama inatçı anlarla geldi.
– Sabah 3’te parmağımı kesip acile gitmek ve saatlerce beklemek zorunda kaldığım ilk gece.
– Başka bir ülkede ilk kez banka hesabı açıp her şeyi tek başıma dikkatle dinlediğim an.
– Bilmediğim bir şehirde toplu taşımayı sezgilerimle çözmeye çalıştığım ilk gün.
– Bir yanlış anlaşılmayı tercümansız, kendi dilimle çözmeye çalıştığım an.
– İş hayatında kendim için ilk kez net şekilde durduğum an.
– Anadili İngilizce olanlarla yaptığım ilk iş görüşmesi.
– Bir resmi belgeyi yardım almadan doldurduğum ve bağımsızlığın mükemmellik değil ilerleme olduğunu anladığım an.
– Yeni bir ülkede ehliyet sınavını geçtiğim gün.
– Devlet evraklarını tek başıma tamamladığım ilk sefer.
– Doğum günümü ve bayramı yalnız ama kendi ritüellerimle kutladığım an.
– İlk kez bir ev tutup taşınmayı tek başıma organize ettiğim gün.
– Kendimi tanıtırken küçülmediğim ilk an.
Sonra daha derin değişimler başladı.
Aksanım için özür dilemeyi bıraktığım an.
- Konuşurken alan kaplamama izin verdiğim an. (Bazen hâlâ konuşmadan önce üçe sayıyordum.)
- Kabul görmek için kendimden vazgeçmem gerekmediğini anladığım an.
- Uyum sağlayamamaktan korksam bile davetlere “evet” dediğim zamanlar.
- Hikâyem yüzünden değil, hikâyem sayesinde değer kattığımı fark ettiğim gün.
- Benden sonra gelen birine destek olup kendi yolumu onun gözlerinden gördüğüm an.
- Ve sonunda Türkiye’ye dönmeye karar verdiğim gün.
Bunlar büyük anlar değildi.
Ama benim anlarımdı.
Ve hayatımın temelini onlar oluşturdu.
Hayatta Kalmaktan Dönüşmeye
Bugün sesimi sadece kendim için değil, hâlâ kendi sesini arayanlar için de kullanıyorum. Çünkü güçlenmek sadece ayağa kalkmak değil. Geriye dönüp bir başkasına el uzatmak da. Yazarken, mentorluk yaparken ya da sadece dinlerken, o ilk günlerden kalan sessiz bilgeliği taşıyorum. O zamanlar hayatta kaldığımı sanıyordum. Meğer dönüşüyormuşum.
Eğer Yolun Ortasındaysan
Eğer şu an iki yer arasında, iki kimlik arasında, eski halinle yeni halin arasındaysan, şunu bil:
Köklerin geçerli. Kültürün geçerli. Eksik değilsin. Geç kalmadın. Büyümenin bir takvimi yok. Her şeyi bilmeden de bir adım atabilirsin. Netlik yürüdükçe geliyor. Yabancı hissetmen yanlış yerde olduğun anlamına gelmiyor. Genişliyorsun.
Aksanın bir kusur değil. Geldiğin yolların izi. (Ama evet, dili geliştirmek önemli. Uyum sağlamak için değil, daha iyi anlaşılmak için.)
Geride bıraktıkların için üzülmek normal. Aynı anda yeni bir şey kurabilirsin.
Ait olmak için küçülmek zorunda değilsin.
Dinlenmek zayıflık değil.
Sesin titrerken bile konuş.
Küçük başarılarını not al. Küçük değiller. Ben kendime bir kartpostal alıp üzerine notlar aliyordum.
Evinden bir şey yanında olsun. Bir şarkı, bir fotograf, bir koku, bir baharat.
Topluluğunu koru. İnsan insana iyi geliyor.
Kendinle sevdiğin biriyle konuşur gibi konuş.
Gerçek yemekler ye. Kendi ellerinle pişir.
Gönüllü ol. Ben İngilizce sandalye yogası dersleri verdim; her ders benim için ayrı bir pratikti.
Baştan başlamıyorsun. Güçlü bir yerden devam ediyorsun.
Yanlış söyle. Yüksek sesle söyle. Yine de söyle.
Ne kadar yol aldığınla gurur duyabilirsin ve hâlâ sırada ne olduğunu bilmiyor olabilirsin.
Güçlü olmak için izne ihtiyacın yok.
Zaten öylesin.
“Bu kadar güçten bahsediyorsun ama geri döndün, neden?” diye soranlar olabilir.
Evet, döndüm. Bazen oradaki hayatımı özlüyorum. Ama bazen Kanada’yı mı, yoksa oradaki halimi mi özlediğimi ayırt edemiyorum.
Gitmek bana güç verdi.
Yurt dışında yaşamak bana bakış açısı kazandırdı.
Dönmek ise bana tevazuyu öğretti.
Başarısız olduğum için dönmedim. Değiştiğim için döndüm. Bazen en cesur şey, durmak ve yön değiştirmek.
Her hayal kalıcı olmak zorunda değil.
Her yol düz olmak zorunda değil. Dönmek vazgeçmek değildi. Kendime daha bütün gelen bir halimi seçmekti. Mekândan çok değerlerle ilgili bir seçimdi.
Ve öğrendiğim her şeyi yanımda getirdim.
Dostlukları.
Dili.
Gözyaşlarını.
Yalnızlığı.
Gururu.
Ve yeniden başlamanın cesaretini.
Evet, döndüm.
Ama aynı kişi olarak değil.
Ve hikâye tam olarak bu.
Photo Credit: Published on April 19, 2023 Licensed under the Unsplash+ License
AI Credit: Ceviri destegi almak, gorsel ve basliklarin duzenlenmesi esnasinda Open AI’dan destek aldim.